Ankara Masaj Salonu
Ankara Masaj Salonu
Ankara Masaj Salonu Hoş giysileri haricinde hiç de dikkat çekici bir yönü yoktu, nefes, zayıf yapılı, çarpık bacakları üzerinde güç bela durabilen bir tipti. Fark etmiş görünmeksizin, peşinde koştuğunun ben olduğumu fark etmek çok kolaydı, gözlerini üzerime dikmiş inceliyordu. Sonrasında önünde durduğum kasaya yaklaştı, meyvenin fiyatını ucuzlatıp son fiyatı verdirmeye çalışarak yakınlık kurmaya çabaladı. Mahcup bir kız sayılmak için görünüşüm hiç de uygunsuz değildi artık.
Rüküş, şehirli bir küçükhanımın tüylü süsleri ya da parfümlerinden yoksundum. Bir tek hasır bir şapka, beyaz bir giysi, temiz çamaşırlar ve hepsinden öte kesinlikle organik ve bir çekingenlik. Alçak gönüllülük havası içindeydim, bunlar beni süzmesi için hiç de açık vermeyen işaretlerdi. Benimle bir yabancının hitap seçimiyla mevzuştu, yanaklarıma, yavaşça tüm bedenime yayılan bir pembelik kondurdu. İçle‐ rinde katıksızlığın karışımını hakkaten taşıdıklarından daha da inandırıcı gelen bir beceriksizlik ve şaşkınlıkla cevap verdim. Fakat aradaki buzu kırdığı düşüncesiyle sohbet kurmaya çabalayıp başka sorularla. Yaklaştığındaysa yanıtlarıma öyle bir masumluk, sadelik hatta çocuksuluk kattım ki, esasen görünüşümden. Onun kadar hoşlanan biri bu kadarıyla bile namusum üzerine yemin edebilirdi.
Ankara Masaj Salonu
Ankara Masaj Salonu Kısacası erkeklerde, özellikle de gözleriyle bir kere ağa düştüler mi, bilgeliklerinin hiç mi hiç düşlemediği bir kolay aldanma potansiyeli vardır ve işte bu sayede en aklı selim olanların bile bizim gafillerimiz olduğu çok sık görülür. Bana yönelttiği sorulardan biri evli olup, ol-madığımdı. Hemen hemen bunu düşünemeyecek kadar gencim, dedim. Yaşıma ulaşınca, bir yıl düşüp henüz on yedisine girmediğimi söyledim.
Yaşam biçimim içinse, Preston’da bir şapkacıda çıraklık ettiğimi, bir akrabayı aramak için şehre geldiğimi, ama buraya vardığımda ölmüş bulunduğunu öğrendiğimi ve şimdi şehirde bir şapkacıda ustabaşı olduğumu anlattım. Son madde, aslında görünmek istediğim karakterin tarafını tutmuyordu pek ama onda uyandırdığım, gitgide artan arzu sayesinde buna da inandı. Çok büyük bir ustalıkla ağzımdan kendi adımı, hanımımın adını, oturduğum yerin adını almayı becerdiğini sandıktan sonra, seçebildiği en nadir ve pahalı meyvelerle yükleyip, beni bu serüvenin neticelarının neler olabileceği merakı içinde bırakarak eve yolladı.