Ankara Masaj Salonu-Masöz Esra

Ankara Masaj Salonu-Masöz Esra

Ankara Masaj Salonu-Masöz Esra Bach’ın bir partitasında, iki notayı birlikte çalmayı iyi mi başarıyorsa, dolu bir çay fincanını keten masa örtüsüne devirmeyi de aynı derecede başarıyordu, yahut bir bardağı taş zemine düşürmeyi. Birinin kendisine bakmış olduğunı düşünürse tökezlerdi, sokakta, uzaktaki bir arkadaşına doğru yürümenin kendisi için tam bir işkence olduğunu söylemişti Edward’a. Ve ne süre kaygılı yahut fazlasıyla utangaç olsa elini sürekli alnına götürür, bir tutam imgesel saçı kenara iterdi, sıkıntı kaynağı ortadan kalktıktan çok sonrasında bile sürüp giden yumuşak, titrek bir hareketti bu.

Edward, bu kadar tuhaf ve sıcak bir biçimde özel olan birini iyi mi sevemezdi, her düşüncesi, her duygusu apaçık ortada olan, onun değişken ifadelerinin ve hareketlerinin içinden yüklü parçacıklar benzer biçimde akan, bu şekilde insanın içini acıtacak kadar dürüst ve özbilinçli olan birini? Onun sağlam kemikli güzelliği olmasa bile onu sevmeye mahkûmdu. Florence de onu öyle derinden, öyle dayanılmaz bir fiziksel ketumlukla seviyordu ki. Edward’ın yalnız doğru dürüst bir çıkış yolu bulamadıkları için şiddetlenen tutkuları değil, korumacı içgüdüleri de uyarmalmıştı.

Ankara Masaj Salonu-Masöz Esra

Fakat Florence hakkaten bu kadar savunmasız mıydı? Edward bir keresinde onun okul karnelerinin bulunmuş olduğu dosyaya bakmış ve zekâ testi neticelarını görmüştü: Yüz elli ikiydi, kendi derecesinden on yedi puan fazla. Bu sayıların, boy yahut kilo kadar somut bir şeyi ölçmekte kullanıldığı bir çağdaydılar. Dörtlü prova yaparken onları dinlediği zamanlarda ve Florence, yüzünde geç peydahlanmış aknelerin boy gösterdiği tombul yanaklı, iddiacı viyolonselist Charles’la besteyi parçalara ayırma, gidişat veya dinamiğiyle ilgili olarak görüş ayrılığına düştüğü bir anda, Edward Florence’in gösterdiği soğukkanlılığa bakıp şaşırıyordu. Tartışmıyor, sakince dinliyordu, sonra da kararını bildiriyordu.

O süre saçını geriye atmak için yaptığı o küçük hareketten eser olmuyordu. İşini biliyordu, birinci kemanın yönetmesi gerektiği şekilde yönetmeye kararlıydı. çok ürkütücü biri olan babasına istediğini yapmış oldurabilecek gibi görünüyordu. Düğünlerinden aylarca önce, Florence’in önerisi üzerine, babası Edward’a iş teklif etmişti. Edward’ın o işi hakikaten isteyip istememesi veya reddetmeye cesaret etmesi başka mevzudu. Kadınsı bir sezgiyle düğün davetinde nelerin lüzumlu olacağını biliyordu Florence. Çadırın büyüklüğünden yaz pudinginin miktarına ve babasının ödeyeceği paranın ne kadar olmasının makul sayılacağına kadar.